Ülkemizde ne yazık ki ‘terörist’ olarak yaftalanmak için herhangi bir konuda iktidarsızlık ilan etmek yeterlidir.
Sadece kalifiye olmakla kalmıyor, aynı zamanda yargılanıyorsunuz.
Kurumlar kadar özel sektör de bundan faydalanıyor. Gün gelir Türk Tabipler Birliği avukatların emriyle terörist olur.
Bazen üniversite öğrencileri terörist oluyor, bazen de hükümetin yanlış politikalarına halk kızıyor.
Kısacası.
Hakkınızı demokratik yollarla arıyorsunuz ve bu sefer darbecisiniz!
Maalesef bu ülkede bir terör örgütünün darbe suçu işlemesine gerek yok.
Bunun bir örneğini İçişleri Bakanı Soylu’nun 14 Mayıs seçimleri öncesi yaptığı açıklamalarla duymadık mı?
Soylu, “15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs siyasi darbe girişimiydi. Bu açık ve net mi” demedi mi?
Görüldüğü gibi AKP iktidarına karşı söylenen her söz, yapılan her eylem terör ve darbedir.
Gösterilerde video montajlarıyla muhalefeti topyekun terörist ilan edenler geçmişte yaşadıklarını, yaşadıklarını ve söylediklerini çok çabuk unutuyorlar.
Sanki Kılıçdaroğlu Habur’da teröristleri karşılıyor, Oslo’da, Dolmabahçe’de de müzakere yapıyormuş gibi bir algı yaratıyorlar.
Valilere talimat vererek terör örgütüne yönelik operasyon yapılmasını engelleyenlerin, şehit cenazelerindeki isyana “yaygara” diyenlerin Kılıçdaroğlu’nu terör yanlısı olmakla suçlaması düşünülemez.
Peki, “PKK’nın ağıtı” olarak bilinen ve çözüm sürecinin imza şarkısı “Megri Megri” şarkısını 2013’te Diyarbakır’da Şivan Perver’le birlikte seslendirenler kimlerdi?
Artvin’in Yanıklı bölgesinde Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğu konvoya teröristlerce düzenlenen saldırıda 1 askerin şehit olduğu, 2 askerin de yaralandığı belirtilmelidir.
Unutma ey halkım!
Terör örgütünün suikast girişiminde bulunduğu tek lider Kılıçdaroğlu’dur!
Bu konularda o kadar çok örnek var ki…
Ama ne yazık ki AKP’nin seçim öncesi milliyetçilik ve terör üzerinden yarattığı algı seçmen tarafından olumlu karşılandı.
Seçim döneminde ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik krizin farkında olan hükümet, uzun süre yeni bir politika üretip yeni bir tarih oluşturamadı ve halkın ilgisini çekecek yeni kadroları arasına dahil edemedi.
Dolayısıyla elinde tek bir unsur kalmıştı, o da terör ve güvenlik politikalarıydı.
Hedef kitlenin kültür ve değerlerine dayalı bir stratejiydi.
Böylece ortaya çıkan değişim umudu değil, değişim korkusu olmuştur.
Elbette değişim ürkütücüdür, umudun yanı sıra belli bir belirsizliği de içinde barındırır.
14 Mayıs seçimlerinde bu plan işe yaradı.
Milli bağımsızlık ve ülkenin bölünmez bütünlüğü konularında hassas olan muhafazakar milliyetçi seçmeni kandırmayı başardılar.
Ve seçimi ikinci tura taşıma opsiyonları vardı.
Ancak 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turda halkımızın bu planı durduracağına inanıyorum.
Bu seçimlerle birlikte toplumun geniş kesimlerinin temsil edildiği bir parlamento, güçler ayrılığının işlediği, liyakatin devlet kurumlarında olduğu, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, etnik, dini ve kültürel tüm kimliklerin olduğu bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız. çıkarlar kendilerini özgürce ifade eder, bu da hukukun üstünlüğünü sağlar ve adaleti tesis eder. …
Bu yüzden sandığa gitmek çok önemli!
Oylamayı kaçırmayın!
Herkes oyunu 28 Mayıs’ta kullanıyor olmalı.
İnanıyorum ki bu sefer sevgi ve kardeşlik galip gelecek.
Buna da inan!
Yoruma kapalı.